Askeri Hastaneler Ne Oldu? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Değerlendirme
Askeri Hastanelerin Kapanması: Bir Toplumsal Dönüşüm
Son yıllarda, askerî hastanelerin kapanması, Türkiye’nin sağlık sisteminde önemli bir dönüm noktasıydı. 2016’dan sonra yapılan düzenlemelerle askerî hastaneler, sivil hastanelere dönüştü ya da kapandı. Bu gelişme, yalnızca sağlık hizmetlerinin sunulma biçimini değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından da bir dizi soruyu gündeme getirdi. Bu yazıda, askeri hastanelerin kapanmasının farklı toplumsal gruplar üzerindeki etkilerini, gözlemlerim ve kişisel deneyimlerim üzerinden inceleyeceğim.
Askeri Hastaneler: Geleneksel İhtiyaçlar ve Toplumsal Cinsiyet
Askeri hastaneler, çoğunlukla askerler ve onların aileleri için sağlık hizmeti sunmak amacıyla kurulu bir sistemdi. Geleneksel olarak, askerlik ve askeri hastaneler, erkeklere yönelik bir hizmet anlayışı üzerinden şekillenmişti. Hatta askerî hastanelerde genellikle erkeklerin yoğun olduğu bir ortam vardı. Ama bu, sadece hastanelerin değil, aslında tüm toplumun toplumsal cinsiyetle ilgili normlarına bir yansıma idi.
Birçok kadının, askeri hastanelere girmesi, özellikle de kendi ihtiyaçları doğrultusunda hizmet alması, aslında toplumun biraz da göz ardı ettiği bir meseleydi. Kadınların, askerlik hizmetine katılımı ya da askeri sağlık hizmetlerinden eşit faydalanma oranı her zaman düşük oluyordu. Bunu, sokakta, toplu taşımada gözlemliyorum: Özellikle kadınlar, sağlık hizmetlerine erişimde pek çok engelle karşılaşıyor. Kadınların yaşadığı bu eşitsiz durum, askeri hastanelerin kapanmasının ardından daha fazla görünür hale geldi. Çünkü o hastaneler, genellikle erkek egemen bir kültürün ürünüydü ve kadınların sağlık ihtiyaçlarına yönelik politikalarda eksiklikler bulunuyordu.
Örneğin, sokakta sıkça karşılaştığım yaşlı bir kadın, “Eskiden askeri hastaneye giderdim, orada uzun süreli tedavi alabiliyordum, ama şimdi sivil hastanelerle uğraşmak zorunda kalıyorum. Her şey karmaşık ve bazen anlaşılmıyor,” diyordu. Bu ses, toplumun farklı kesimlerinden gelen birçok kadının ortak kaygısını yansıtıyordu: Sağlık hizmetlerinde bir çeşit sosyal adalet eksikliği.
Çeşitlilik ve Toplumda Erişim Eşitsizlikleri
Askeri hastanelerin kapanmasıyla birlikte, sağlık sisteminde meydana gelen değişiklikler, aslında çeşitlilik ve eşitlik açısından da önemli bir dönüm noktasıydı. Sivil hastaneler, çoğunlukla daha büyük ve daha çeşitli hizmet sunmaya başladılar. Ancak, bu çeşitlilik, her toplumsal grubun ihtiyacını karşılayacak şekilde yeterli mi? İşte burada, sağlık hizmetlerine eşit erişim konusunda ciddi bir tartışma başlıyor.
Çeşitli toplumsal gruplar, askeri hastanelerin kapanmasıyla birlikte farklı derecelerde etkilenmiş durumda. Örneğin, düşük gelirli mahallelerde yaşayan insanlar, özel hastanelerin yüksek ücretlerinden şikayet ediyorlar. Sivil hastanelerdeki bürokratik engeller, zaman zaman sağlık hizmetlerine erişimde sınırlamalar yaratıyor. Gözlemlediğim kadarıyla, toplu taşımada sıkça karşılaştığım yaşlı bir adam, sağlık hizmetlerinin pahalı olmasından ve hastane kuyruklarında saatlerce beklemek zorunda kalmasından yakınıyor. O, eskiden askeri hastanede, daha hızlı ve daha düşük maliyetle hizmet alabiliyordu.
Ayrıca, askerî hastanelerin kapanmasıyla birlikte, askeri personel ve onların aileleri için bir geçiş dönemi yaşandı. Bazı eski askerler, sivil hastanelerde sağlık hizmeti almakta zorlandıklarını belirtiyor. “Bize askeri hastanelerde daha rahat bir ortam vardı, şimdi sistem çok karmaşık” diyen birçok eski asker, bu dönüşümün onların sağlık hizmetlerine erişimlerini ne kadar zorlaştırdığını anlatıyor.
Sosyal Adalet ve Sağlık Hizmetlerine Erişim
Sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, askerî hastanelerin kapanmasının çeşitli toplumsal grupları nasıl etkilediğini anlamak kritik önem taşıyor. Özellikle engelli bireyler ve yaşlılar, sağlık hizmetlerine erişimde daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Toplumda var olan bu eşitsizlikler, askeri hastanelerin kapanmasından sonra iyice derinleşmiş olabilir. Bu bireyler, sivil hastanelere ulaşmanın zorluklarıyla karşılaşıyorlar ve bu durum, sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliğini tartışmaya açıyor.
Beni en çok etkileyen şeylerden biri de, sokakta sıkça karşılaştığım yaşlı bir kadının söylediği şu sözler oldu: “Eskiden askeri hastaneye giderdim, beklemek zorunda kalmazdım. Şimdi her yere girerken yaşımı soruyorlar ve bazen dışlanmış gibi hissediyorum. Yaşlılar için de kolaylık sağlansa keşke…” Bu tür gözlemler, sosyal adaletin sağlanmasında büyük bir eksiklik olduğunu gösteriyor. Çünkü sağlık hizmetlerine erişim, sadece fiziksel engellerin aşılmasıyla ilgili değil; toplumsal ön yargıların, yaş, cinsiyet ve ekonomik durum gibi faktörlerin de etkili olduğu bir alan.
Sonuç: Sağlıkta Eşitlik ve Adalet
Sonuç olarak, askerî hastanelerin kapanmasının, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından etkileri önemli ve geniş kapsamlı oldu. Bu dönüşüm, bazı toplumsal gruplar için olumlu bir değişim sağlarken, diğerleri için eşitsizlikleri derinleştirdi. Sağlık hizmetlerine eşit erişim, sadece fiziksel engellerin aşılmasıyla ilgili değildir; aynı zamanda toplumsal cinsiyet, yaş, engellilik durumu ve gelir gibi faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Halkın sağlık hizmetlerine eşit ve adil erişimi, sadece sistemin fiziksel yapısıyla değil, aynı zamanda bu hizmetlerin sunulma biçimiyle de doğrudan ilgilidir. Sivil hastanelerin artan çeşitliliği ve büyüyen hizmet ağı, bu tür eşitsizliklerin giderilmesinde önemli bir araç olabilir. Ancak, sağlık hizmetlerinin her kesime eşit ve adil bir biçimde sunulabilmesi için daha fazla politika geliştirilmesi gerektiği aşikardır.