İçeriğe geç

Öykü ve hikaye zıt mı eş mi ?

Öykü ve Hikâye: Zıt Değil, Aynı Havuzun İki Kıyısı mı?

Edebiyat dünyasında “öykü” ile “hikâye” kelimeleri çoğu zaman birbirinin yerine kullanılır. Ancak hem akademik çevrelerde hem de günlük dilde bu ikisi arasında birtakım nüanslar olduğuna dair tartışmalar da hiç eksik olmamıştır. Bu yazıda, hem tarihsel bağlama bakarak hem de günümüzdeki tartışmaları değerlendirerek — tamamen özgün bir yaklaşımla — öykü ve hikâyenin “zıt mı yoksa eş mi?” olduğu sorusunu irdeleyeceğiz.

Tanım ve Köken: Öykü – Hikâye Ne Demek?

Hikâye, Türk dilinde Arapça kökenli bir sözcüktür; Osmanlıcada “hikâyet” olarak kullanılmıştır. ([EdebiFikir][1]) Öte yandan “öykü” kelimesi Türkçeleşmiş, daha güncel bir kullanım biçimidir. ([DergiPark][2])

Kurumsal tanımlamalar da genelde öykü ile hikâyeyi eş anlamlı kabul eder. Örneğin bir ansiklopedik sözlükte “hikâye / öykü” sözcükleri, “romandan form ve öz bakımından ayrışan, nesir biçiminde, kısa ve bağımsız yazılar” şeklinde tanımlanır. ([Tübitak Ansiklopedi][3])

Bu bağlamda, temel anlamda birbirlerinin yerine kullanılabilir oldukları görülür — yani “öykü = hikâye” demek mümkündür. Ancak meseleye salt sözlük anlamıyla değil, edebi türlerin yapısı ve biçimi açısından bakmak, aralarındaki nüansları görünür kılar.

Tarihsel Arka Plan: Öykü/Hikâye Geleneği Nasıl Oluştu?

Türk edebiyatında bir anlatı geleneği olarak hikâye, sözlü kültür döneminden gelir. Efsaneler, meseller, menkıbeler, meddah hikâyeleri gibi çeşitli halk anlatıları, toplumun ortak belleğini oluşturmuştur. ([Çok Bilgi][4])

İslamiyet sonrası dönemde de bu geleneğin devamı görülmüş; ancak Divan edebiyatının nazmî (şiir/mesnevi) anlayışı, nesir anlatısını ikinci plana itmiştir. ([Evvel Cevap -][5])

Batı edebiyatı ile karşılaşma süreci (özellikle 19. yüzyıl Tanzimat dönemi) Türk edebiyatında “modern hikâye/öykü”nün doğmasına zemin hazırlamıştır. ([Soner Sadıkoğlu][6]) Bu süreçte hem formal anlamda hem içerik anlamında yeni bir anlatı türü ortaya çıkmış: kısa, kişilere ve gündelik yaşama odaklanan, düzyazı olarak yazılan metinler…

Türk edebiyatında bağımsız bir tür olarak hikâye/öykü bilinci özellikle Ömer Seyfettin ile kazanılmıştır. ([Türk Dili ve Edebiyatı][7])

Zamanla, bu gelenek hem halk kökenli anlatılar (menkıbe, meddah, halk hikâyeleri) hem de modern nesir öyküleriyle birlikte bir çeşitlilik kazanmıştır.

Günümüzde Akademik ve Kullanım Bağlamında Tartışmalar

Günümüzde birçok edebiyat yazarı, akademisyen ve okur “öykü” ve “hikâye” terimlerini eş anlamlı görür. Gerçekten de resmi sözlükler bu iki kelimeyi eş görmüş durumda. ([Uzun Hikâye][8])

Ancak bazı edebiyat çevreleri arasında, bu iki terim arasında yapısal veya anlatı biçimi açısından fark olduğu fikri hâlâ var. Örneğin bazı kaynaklarda “öykü”, daha kısa, tek bir olay, sınırlı karakter kadrosu ve odaklı anlatımı ifade ederken; “hikâye”, daha geniş kapsamlı, birden fazla olay ya da karakter içeren anlatılar için kullanılır. ([Egitim.Net.tr][9])

Bununla birlikte günümüzde – özellikle çağdaş edebiyatta – bu sınırların bulanıklaştığını söyleyenler de var. Deneysel ya da modern metinlerde “öykü” adı altında uzun, çok katmanlı anlatılar; “hikâye” adı altında ise kısa, daha sade anlatılar görülebiliyor. ([DergiPark][2])

Dolayısıyla bugün “öykü hikâye zıt mı eş mi?” sorusuna verilecek cevap: kelime düzeyinde eş; tür, biçim ve kullanım bağlamında ise eş‑yakın (overlapping) diyebiliriz. Yani tam bir zıtlık yok; ama kimi bağlamlarda nüanslı bir ayrılık hissedilebilir.

Sonuç: İsimde Eş, Anlamda Esnek — Öykü ve Hikâyeye Nasıl Yaklaşmalı?

Bir metni “öykü” mü yoksa “hikâye” mi olarak adlandıracağınız, büyük ölçüde sizin tercih ettiğiniz üslup, metnin yapısı, uzunluğu ve hedeflediğiniz okuyucuya bağlı.
– Eğer kısa, tek odaklı, tek olaylı, yoğun bir anlatım söz konusuysa “öykü” diyebilirsiniz.
– Daha uzun, çok karakterli, karmaşık olay örgüsü olan anlatılar için “hikâye” ya da “hikâye/öykü” terimleri uygun olabilir.
– Ancak dilsel anlamda — gelenek, sözlük vs. açısından — bu iki kelime genellikle eşanlamlıdır.

Kısacası; öykü ve hikâye — zıt değil — birbirini tamamlayan, içiçe geçmiş kavramlar. Hangisinin kullanılacağına karar vermek, metnin niteliğine ve sizin anlatı tercihinize kalmış.

Özetle

– “Hikâye” köklü, Arapça kökenli bir sözcük; “öykü”, onun Türkçeleşmiş biçimi.
– Türk edebiyatında hikâye/öykü, sözlü gelenekten modern nesir anlatısına uzanan uzun bir geleneğe sahip.
– Günümüzde genel kabul: iki kelime eşanlamlı; ama edebi tür ve üslup bağlamında “öykü–hikâye” arası nüanslı ayrımlar olabilir.

Bu yazı, öykü ve hikâyeyi tarihsel, kavramsal ve pratik açılardan değerlendirme amacı taşıdı. Edebiyatı seven herkesin anlatı ­tercihine göre şekillenecek bir alan bu — sizin tercihiniz hangisi olursa olsun, önemli olan metnin gücü.

[1]: “Hikâye mi Öykü mü? – EdebiFikir”

[2]: “EDEBÎ TÜRÜN DEĞĠġĠMĠ BAĞLAMINDA; “TÜRK EDEBĠYATINDA HĠKÂYE/ÖYKÜNÜN …”

[3]: “HİKÂYE Ansiklopediler – TÜBİTAK”

[4]: “Türk Edebiyatında Hikaye / Öykü | Çokbilgi.com – Türkçe ve Edebiyat Güncesi”

[5]: “Türk Edebiyatında Hikaye ve Gelişim Süreci – Evvel Cevap”

[6]: “HİKÂYE (ÖYKÜ) TÜRÜ VE ÖZELLİKLERİ – TYT TÜRKÇE – AYT EDEBİYAT ( YKS …”

[7]: “Hikaye (Öykü) Nedir? Türleri, Özellikleri – Türk Dili ve Edebiyatı”

[8]: “Öykü Ne, Hikâye Ne? | Uzun Hikâye”

[9]: “Hikaye & Öykü nedir, hikaye ve öykü aynı şey mi, kısa hikaye örnekle”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu veren siteler 2025
Sitemap
betexper güncel girişbetexpergir.net